Çanakkale Rehberi

Çanakkalemiz

Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale; Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir. Bu özelliği nedeniyle oldukça zengin bir tarihi vardır.Yörede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış, onlar da uygarlık alanında çağdaşlarını geçmişlerdir. Ancak bu durum, yöreyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi yapmıştır. Değişik tarihlerde yerleşmek yada yağmalamak amacıyla bölgeye gelenler olmuş, her iki durumda belirli kültür alışverişini yoğunlaştırmıştır. Bu kültürel yoğrulma, yüzyıllar boyu kesintilerle sürmüş, bunun sonucu oldukça renkli bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır. Boğazın en dar yerinde Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos dolaylarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos dolaylarında Sultaniye (Kale-i Sultaniye) yada Çanak Kalesi adı ile anılan kaleler yapılmıştır. Bugünkü Çanakkale İli’nin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesinden gelmektedir.

Çanakkale Merkez

Sehitlik Abidesi

Gelibolu Yarımadası’nın en çok ziyaret edilen ana ziyaret noktası olan Çanakkale Şehitler Abidesi, Eskihisarlık Burnu üzerinde yer almaktadır. Açılan bir proje yarışması sonucunda 37 proje arasından Doğan Erginbaş, İsmail Utkular ve Feridun Kip tarafından hazırlanan proje seçilmiş olup Abide’nin temeli 17 Nisan 1954 tarihinde atılmıştır. İkinci Anafartalar Zaferi’nin 45. yıldönümü olan 21 Ağustos 1960 tarihinde ziyarete açılan Çanakkale Şehitler Abidesi, Çanakkale Muharebelerinde şehit düşen tüm askerlerimizi simgelemekte ve onların anısını yaşatmaktadır. Mimarı Doğan Erginbaş’ın kendi ifadesiyle Abide, tüm coğrafyalardan gelen şehitlerimizin toplu bir şekilde göğe yükselişini temsil etmektedir. Ayaklarının üzerinde muharebe anlarını yansıtan kabartma rölyefler bulunmaktadır. Her yıl 18 Mart tarihinde, ülkenin dört bir yanından gelen vatandaşlar ve devlet erkânı tarafından Abide tören alanında anma merasimleri düzenlenmektedir. Abide’nin arka bölümünde yer alan sembolik mezarlıklar 2007 yılında ziyarete açılmıştır. Şehitlikte, Çanakkale Muharebeleri sırasında şehit düşen ve bugüne kadar isimleri tespit edilebilmiş 59.408 şehidimizin isimlerini bulunmaktadır.

Çanakkale Şehitlik Abidesi

Assos

Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale köyündedir. İ.Ö.VII.yy.’da Midilli’den gelen Methymnalılar’ın kurduğu sanılmaktadır. Hem denize, hem de karaya egemen bir tepeye kurulan Akropol, 3 km. uzunluğundadır. Birbirinden ayrı biçimlerde yapılmış kapıları ilginçtir. En yüksek yerine kurulu Athena Tapınağı, dönemin resmi yapılarının yer aldığı Agora,kürsü,heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşan Bouleterion (Meclis), maalesef günümüze ulaşamayan Gymnasium,Tiyatro,Stoa ve Hellenistik- Roma dönemlerinden Nekropol,Akropol’un en önemli bölümleridir. Ayvacık İlçesi’nde ayrıca; Gülpınar Bahçeleriçi kesiminde Cyryse, Anadolu’daki, sütunları figürlü tanburlarla süslü üç tapınaktan biri olan Apollo Simintheus Tapınağı (Diğerleri Ddyma Apollo ve Efes Artemis Tapınağı), Homeros’un İlyada Destanı’nda adı geçen Adatepe Zeus Sunağı,Gülpınar Bucağı’ndaki roma köprüsü,Babakale’deki XVII.yy.’da Kaymak Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Babakale camii, Assos yıkıntıları yakınında yüksek bir tepeye yapılan Behramkale Köyü Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üstüne kurulu yerel taşlardan yapılı Behramkale Köprüsü görülmeye değer eserlerdir. M.Ö.Vll . yüzyılda kurulan ve Aristo'nun Mantık Okulunu açtığı Assos Kenti Örenyeri'ne Çanakkale'den her zaman araç bulunmaktadır.

Assos Behramkale

Troya Antik Kenti

Merkeze bağlı İntepe beldesine bağlı Tevfikiye köyü yakınında, Çanakkale'ye 30 km uzaklıktadır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu antik yerleşim, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Troya, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir. Troya’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Troya’daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Tunç Çağı’na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Troya katmanları M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Troya, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Troya ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen sürdürülmektedir.

Troya Antik Kenti

Truva Atı

Truva Savaşı, Yunan kahramanı Achilles'in Truva Prensi Paris tarafından kaçırılan güzel Helen'i geri getirmek amacıyla başlatıldı. Savaşın uzun bir süre boyunca devam etmesine rağmen, Yunanlılar Truva surlarını yıkamadılar. Sonunda Yunanlılar akıllı bir plan yapmaya karar verdiler. Odysseus liderliğindeki bir grup asker, dev bir ahşap at inşa etti. Bu at, Truva'ya sunulmak üzere yapılmış gibi görünüyordu ve Yunanlılar tarafından geri çekildiği izlenimi veriyordu. Ancak aslında at boş değildi. İçine gizlenen bir grup Yunan askeri vardı, en ünlüsü Odysseus'tu. Truva halkı, bu "hediye"yi zaferin sembolü olarak kabul etti ve atı şehirlerine getirdi. Gece boyunca, içindeki askerler sürpriz bir saldırı düzenledi ve surların kapılarını açtı. Böylece, Truva şehri hızla ele geçirildi ve yıkıldı. Truva Atı, stratejik bir kandırmaca örneği olarak tarihe geçmiştir. Bu olay, Truva Savaşı'nın sonunu getiren ve antik dünya tarihinde önemli bir dönüm noktası olan bir olaydır.

Truva Atı
Yükleniyor...